Sivil Toplum ve Yeni Anayasa Arayışları

Uluslararası Hukukçular Birliğinin amacı insan haklarının ve onurunun korunması,adaletin ve hukukun üstünlüğü ilkesinin tesisidir.
Dünyadaki bütün varlıkların insanlığa emanet olarak verildiği bilincinden hareketle, uyum içinde yaşamak ve onları korumak temel ilkelerimizden biridir.
Dini, ırkı, rengi, dili, cinsiyeti, siyasi görüşü, felsefi kanaati, toplumsal aidiyeti, uyruğu, ne olursa olsun, insanlık ailesinin şerefli bir üyesi olarak her insanın, başta yaşama hakkı, özgürlük hakkı,  eşitlik hakkı, adil yargılanma hakkı, kişi güvenliği hakkı, dilediği gibi inanma, düşünme ve ifade hakkı, mülkiyet hakkı olmak üzere bütün hak ve özgürlüklerinin, insanlık onuru ve haysiyetine uygun bir şekilde hukukun güvencesine alınması gerekir.
Temel ilkemiz, hakkı ayakta tutmak, şahsımız, anne babamız veya yakınlarımız aleyhine bile olsa, haktan ve haklıdan yana olmak, adaleti savunmaktır.
Dünyadaki bütün haksızlıklara ve keyfi uygulamalara son vererek hukukun üstünlüğü ilkesini ve ahlaki değerleri hâkim kılmak için mücadele etmek varlık sebebimizdir.

GİRİŞ

Adalet, barış ve istikrar ortamının gerçekleşmesi, hukukun üstünlüğü ve hukuk önünde herke-sin eşit olduğu ilkelerinin yerleşmesi, hakkın ve adaletin tesisi, başta insan olmak üzere bütün canlı ve çevre haklarının korunması, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması için gerekli her türlü girişim ve faaliyette bulunmak toplumdaki herkesin ve özellikle sivil toplum kuruluşlarının görevidir. Sivil toplum kuruluşları ülkeyi demokratik ve çağdaş hale getirmesi yönünden hayatımızda en önemli bir oluşumudur.

Sivil toplum kuruluşları, devletin denetimi altında olmayan,resmi kurumlar dışında, bağımsız olarak kararlar alan siyasi, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren,toplumsal etkinliklerde bulunan,lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kar amacı gütmeyen ve gelirlerini bağış ve üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil toplum kuruluşları oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyetler gösterirler.

Temel hak ve özgürlükleri güvence altına alacak çağdaş, demokratik ve çoğulcu yeni sivil bir anayasa talebi ve tartışmaları uzun bir zamandan beri Türkiye gündemindedir. Yapılış şekli ve özü itibariyle demokratik olmayan 1982 Anayasası insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alma amacıyla değil toplum ve bireye karşı devleti koruma amacıyla yapılmıştır.Devleti kendi insanına ve değerlerine göre şekillendirecek ve sınırlandıracakken, insanımızı devlete ve ideo-lojisine göre şekillendiriyor ve sınırlandırıyor.Bireylere verilen özgürlükler değişik nedenlerle sınırlandırıldığı gibi bireyi baskılara ve keyfi uygulamalara karşı korumasız ve çaresiz bırakı-yor. Millete güvenilmediği gibi devamlı her an bir şeyler olacak veya sanal tehlikelerle teyak-kuz halinde beklenilmektedir. Sivil toplum baskı altındadır. Kanun devletinden hukukun üstünlüğüne geçilemediği gibi kanunlar keyfi yorumlanarak hatta genelgelerle yorumlarla milletimizin temel hak ve özgürlüklerinin özüne dokunulmaktadır. Ülkemizde anayasalar darbe anayasalar olduğu için hazırladığı anayasaların uygulandığı ülkelerdeki sivil iktidarlar, daima muktedir olamama problemiyle, halk da muktedir olmayan iktidarı seçme sorunuyla karşılaşır. Bu sorunu yaşayan ülkelerde anayasa değişikliği temel siyasi konuların başında gelir.  Ülkemizde yaşanan sorunlar hukuki ve siyasi sorunlar olmayıp topyekun anayasa sorunudur.1876,1921,1924,1961 ve 1982 Anayasası ya olağanüstü hallerde yada askeri darbeler sonunda mevcut iktidarın görevlendirdiği kişi ve kurumlar tarafından  yapıldı. Bizzat millet kendi kaderini tayin edemedi. Dolayısıyla yeni bir anayasa yapma zorunlu hale gelmiştir. Milletimiz bunu istemektedir.

Türkiye, 1982 Anayasası ve bu anayasanın üzerine oturduğu siyasal referanslarla yoluna devam edemez.  Türkiye toplumu sahip olduğu dinamizmine rağmen; sosyal, kültürel, ekonomik, etnik, dini, mezhebi birçok problemle boğuşmaktadır. Bu problemler yüz elli yıllık devlet eksenli asrileşme, kalkınma, çağ atlama ve sömürgeleşmenin derinleştirdiği; kişi ve kurumlar vasıtasıyla da çözümsüzlüğe mahkûm ettiği sosyal yaralardır. Bu problemler darbe mahsulü Anayasa ve bu anayasa ile oluşan siyasal sistem esas alınarak çözülemez. Problemin sebebi olan anayasa ile problem çözülemez. Bu yapı kendini temel referans olarak kabul ettirdiği sürece, demokratik siyasal iradelerin toplumdan gelen talepleri dikkate almaları, onların çözüm isteğini karşılamaları mümkün değildir. Bu sebepledir ki milletimiz, siyasi partiler ve diğer kurumlar Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu konusunda mutabakata varmışlardır. Bu durum beraberinde yeni bir anayasa arayışını da getirmiştir.
Devletle  birey arasındaki ilişkide, eşit ve özgürlükçü bir toplumun oluşmasında,toplumsal bir uzlaşmanın sağlanmasında sivil toplum kuruluşlarının önemli görevleri olup yeni anayasa yapım sürecinin belirlenmesinde katkıları olacaktır.
1982 ANAYASASI
Anayasa, bir devletin nasıl yönetileceğini belirleyen kişi hak ve özgürlükleri düzenleyen hukuk kurallarının bütünü olarak tanımlanmaktadır. Devletin temel kanunudur. Vatandaşların temel hak ve görevlerini bildirir. Yönetimler yasama, yürütme ve yargı organlarından oluşur. Türkiye’de ve dünyada birçok ülkede yazılı bir anayasa vardır. İngiltere’nin ise yazılı bir anayasası yoktur. Türkiye’deki ilk anayasa 1876’da Osmanlı döneminde Teşkilat-ı Esasiye Kanunudur. 1921’de egemenliğin milletin olduğunu belirten yeni bir anayasa kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra,1924 Anayasası yürürlüğe kondu. Bunu 1961 ve 1982 darbe anayasaları izledi.

1982 Anayasasında devletin güvenliği öncelikli, özgürlükler ise daha sonra gelmektedir. Halbuki  dünyada yaşanan gelişmelere keza Türkiye’deki taleplere baktığımızda hak ve özgürlük talepleri öne çıkmaktadır.  Dolayısıyla özgürlüklerin esas, kısıtlamaların istisna olduğu hukukun üstünlüğü temelinde gelişen ve ona dayanan bir anayasa Türkiye için zorunludur. Devlet millet üzerinde bir kurum ve oluşum değildir. Devlet, milletin belirlediği hukuku uygulayan, topluma hizmet eden bir kurumdur. Demokratik devletin resmi ideolojisi olamaz.İnsanlar belirli ideolojik kalıba sokulmaya çalışılmamalıdır. Devlet, hukuku kendi düşüncesi ve inancı doğrultusunda kullanmamalıdır. Devlet, düşünceler karşısında eşit mesafede ve tarafsız olmalıdır.Anayasalar bu ilkeler üzerine inşa edilmelidir.

1982 Anayasası’nın değişikliklerle 1982 anayasası yapıldığı günden beri bir çok maddeleri değiştirilmiş olmasına rağmen ihtiyacı karşılamamıştır. Çünkü yapılış yöntemi demokratik değildir,darbe mahsulü bir anayasadır. Dolayısıyla demokratik, çoğulcu ve çağdaş bir anayasa haline getirilememiştir. Aksine bu değişiklikler anayasanın bütünlüğünü bozmuştur.Bir çok olumlu değişiklikler olmasına rağmen yeni sivil bir anayasa ihtiyacını karşılamamıştır
Yeni bir anayasanın yapılmasında anayasanın muhtevası kadar,  anayasa yapım yöntemi  ve bu yönteme katılma şeklide önemlidir. Bütün kesimlerin ve özellikle sivil toplum kuru-luşlarının bu konudaki katkıları yeni anayasanın en önemli meşruiyet temelini oluşturacaktır. Çünkü; toplumun bütün kesimleri sivil toplum kuruluşlarında temsil edilebilmekte birbirleriy le de irtibat halinde olabilmektedirler. Birlikte oluşturulacak eşitlik ve özgürlük temelleri demokratik bir Türkiye’nin yeni bir anayasa ile hayata geçirilmesine katkı sağlayacaktır. İşte bu durumda yeni bir anayasa nasıl olmalı ve bu anayasayı nasıl yapmalıyız. Sivil Toplum Kuruluşları olarak yeni sivil bir anayasa talep ediyoruz. Hepimizin birlikte beraberce  sivil yapım sürecine sivil toplum kuruluşlarının katılımını sağlamalıyız. Yeni bir anayasa için siyasi partiler,kişiler,kurumlar ve sivil toplum kuruluşları çalışmalarına devam etmektedirler.

YENİ BİR ANAYASA  İÇİN ÇALIŞMALAR

Siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri,bilim adamları,kişi ve kurumlar yeni bir anayasanın nasıl olacağı ve yöntemi konusunda çalışmalar yapmaktadırlar. Sadece anayasa konusunda onlarca platform oluşturulmuştur. Çok çeşitli kanallar yoluyla toplumun görüş ve talepleri alınmaktadır. Halkın talep ve beklentileri nelerdir tespit edilmektedir. Sivil toplum kuruluşları olarak halkın  talepleri doğrultusunda yeni anayasa ile ilgili çalışmalar yapılmakta, görüşler belirtilmektedir. Çeşitli il ve ilçelerde yeni anayasayı tartışıp görüş belirtme çabasın-da olan sivil toplum platformları oluşmuştur. Anayasa tartışmalarını kısır bir sürecin dışına çıkarmanın yolunun da bu platformların oluşmasından geçmekte olduğu kanaatindeyim.

Sivil toplum kuruluşlarından Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) öncülüğünde “Ortak Akıl Platformu” kurulmuştur. Bu platform; ülkemizde yaşanan demokrasi ve özgürlük mücadelesine aktif katılım sağlamak, temel hak ve özgürlüklerin alanını genişletmek, millet iradesini her tür vesayet ve ipotekten arındırmak, toplumdaki her tür inanç, yaşam tarzı ve eğilimleri eşit olarak hukuk güvencesine alacak yeni bir anayasa talebini diri ve canlı tutmak amacıyla miting, konferans,ziyaretler düzenlemiştir.
Yine Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı  (TGTV) öncülüğünde “Sivil Dayanışma Platformu” kurularak özgürlüklerin ve demokrasinin teminatı da gerçek bir hukuk devletidir. Yeni demokratik bir anayasa hem hukuk devletinin gerçekleştirilmesinde, hem de özgürlüklerin ve demokratik işleyişin güçlendirilmesinde en önemli ve acil bir adımdır. Türkiye’nin sorunları özgürlüklerin genişletilmesi ile, özgürlük demokrasi ile, demokrasi ise yeni bir anayasa ile sağlanabilir, diyerek bu doğrultuda konferans,panel,sempozyumlar düzenleyerek anadoluyu karış karış gezmişlerdir.

Yeni Anayasa Platformu (YAP), Türkiye’nin tarihi dönemecinde “yeni anayasa” sürecine girilirken, toplumun merkezde yer almasını sağlayabilmek amacıyla oluşturulmuştur.
YAP, “yeni anayasa”nın toplumun istekleri ve ihtiyaçları esas alınarak hazırlanması gerektiğini düşünen fikir insanlarının; çok çeşitli iş ve yaşam alanlarından gelen kişilerin girişimiyle oluşmuş bir gruptur.

Yeni Anayasa, toplumun merkeze alındığı, toplum barışının ve bireysel özgürlüklerin güvencesini, ulusal ve uluslararası siyasal ve ekonomik gelişmeler karşısında, hızlı ve etkin karar alabilen bir devlet yapılanmasını amaçlayan bir Anayasa olacağından, Anayasa yapımına toplumun konuşmasıyla başlamak gerekeceği inancıyla,yeni anayasa için halk toplantıları yoluyla Türkiye toplumunun nasıl bir siyasal yapı istediği, nasıl bir toplumsal yaşam arzuladığı, nasıl bir devlet özlediği, özgürlüklere ve haklara nasıl baktığı, farklı olanlarla birlikte yaşama konusunda neler düşündüğü gibi konularda, toplumun her bileşeninden, her katmanından, her çevresinden gelen bireylerin görüşlerini alarak her toplan-tının raporları oluşturulmuştur. Bu raporlar Anayasa Çalışma Grubu’nda değerlendirilmiştir. Bu çalışmaların sonunda ortaya çıkan yeni Anayasa ilkeleri, genel esasları ve model önerileri, 2011 meclisine sunulacak ve Anayasa yazımının bu çerçevede yürütülmesi sağlanacaktır.
Çünkü, yeni Anayasada kuruculuğu toplumla başlayıp, entelektüel faaliyet, ardından TBMM’de yasalaştırma faaliyetiyle devam eden ve yine halkoyuna sunulmak suretiyle toplumsal onayın alınmasıyla tamamlanacak bir süreç olarak görülmüştür.

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) bugün Türkiye yeni, demokratik bir anayasaya mahkûmdur demektedir.Türkiye’nin yeni anayasasına doğru toplumsal barış ve bütünlüğün, huzur ve güvenin, ortak bir gelecek hayalinin yeniden yaratılabilmesi, gelecek nesillerin özgürlük alanını açık bırakan bir anayasayı sivil siyaset üzerinden kendimiz yaparak vatandaş olmak ve bu anayasayı birlikte yaparak toplum olmamızı vurgulamıştır.TESEV anayasanın önümüzdeki seçimlerde oluşacak parlamento tarafından yapılmasını ve  referandum gidilmesini ve 2011 seçimlerinde halkı bilinçlendirmek amacıyla siyasi partilerin yeni anayasa ile ilgili temel ilkelerini ve prensiplerini beyan etmelerini ve bu konuya odaklan-mış bir seçim teklif etmektedirler.
Abant Platformu’nun ‘Yeni Dönem, Yeni Anayasa’ toplantısı, anayasa arayışlarının başka bir temsil edici zeminini oluşturdu. Toplumun, kendisi için yeni bir dönem başlattığını ve bu yeni toplumsal döneme uyumlu yeni bir anayasaya ihtiyacımızın varlığı bütün konuşmacılar tarafından vurgulanmıştır. Ayrıca, anayasa ile çözülecek üç temel sorunun olduğu vurgulanmıştır. Birincisi, her farklı kimliğe sahip vatandaşın bu ülkede kendini eşit ve onurlu hissetmesi. İkincisi, din-devlet ilişkilerini dünyada olduğu gibi normalleştirmek ve din ve vicdan özgürlüğü üzerindeki baskıları ortadan kaldırmak. Bunun için devleti dinî alanı düzenleyen bir kural koyucu olmaktan çıkartmak yeterli. Üçüncüsü de sivil-asker ilişkilerini demokrasinin ve hukukun özüne uydurmak. Askerî güç üzerinde sivil denetim tesis ettiğiniz zaman bu sorunu da çözmüş oluyorsunuz. Bu üç alanda sağlanacak bir genel mutabakat, karşımıza yeni bir anayasa çıkartmak için yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.Anayasalarda ideoloji, değiştirilmez maddeler olamayacağı vurgulanmıştır.
TÜSİAD
TÜSİAD’ın hazırladığı anayasa çalışmasında “Türkiye devleti bir cumhuriyettir” dışındaki tüm maddelerin değişebileceği belirtiliyor. Çalışmada “yerel yönetimlerin yetki alanı genişletilmesi”, “Her türlü kimliksel örgütlenmeye izin verilmesi” ve “seçim barajının düşürülmesi” gibi dikkat çekici öneriler yer alıyor.
MÜSİAD’ın ve diğer bir çok sivil toplum kuruluşunun yeni bir anayasa için çalışmalarda bulunduklarını basından ve faaliyetlerinden biliyoruz.
YENİ ANAYASANIN  TEMEL İLKELERİ

Ülkemizde yaşayan insanların ve toplumun huzur, birlik, dirlik, refah ve saadeti isteniyorsa
yürürlükteki Anayasayı hiç dikkate almadan yeni vizyon ile hazırlanacak, ülke hukukunun temeli olacak yeni bir Anayasaya ihtiyaç vardır. Anayasa,“insanı yaşat ki, devlet yaşasın” felsefesine ve o toplumun değer yargılarına göre hazırlanmış, toplum sözleşmesi niteliğini kazanmış ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olması gerekir. Egemenlik kayıtsız şartsız millete aitse anayasa gibi devletin, yönetim biçimini, temel yapısını, işleyişini ve organlarını gösteren, hak ve özgürlükleri güvence altına alan, diğer kanunlarında uygun olmak zorunda olduğu “temel” bir kanunda millet hür iradesi ile kendi karar vermelidir.

Temel hak ve özgürlüklerin alanını genişleten, ırk, din, dil ayrımı gözetmeksizin bütün insan-ların yararlanabileceği insan haklarına dayalı, millet iradesini her tür vesayet ve ipotekten arındıran, toplumdaki her tür inanç, yaşam tarzı ve eğilimleri eşit olarak hukuk güvencesi altına alan “toplum sözleşmesi” olacak yeni bir anayasaya için temel ilkelerimizi ve görüşleri-mizi sivil toplum kuruluşu olarak kamuoyuyla paylaşıyoruz.

İnsana değer veren ve onu yaşatmaya çalışan, evrensel standartlara uygun yeni bir Anayasanın yapılmasında aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulmalıdır.

1- Yeni anayasa, toplum tarafından üretilen ve toplumun tüm farklılıkları ve tercihleriyle birlikte barış içinde yaşamasını amaçlayan bir sözleşme olmalıdır. Anayasa dili herkesin anlayacağı şekilde düzenlenmelidir. Toplumun en geniş kesimlerinin ve farklı düşünce ve inanç gruplarının katılımıyla hazırlanmalı ve halkın bilinçli desteği sağlanarak yürürlüğe girmelidir.

Anayasalar, birlikte yaşamanın temel kurallarını ve siyasal yapıya ilişkin temel tercihleri belirleyen, “toplumsal mutabakata dayalı bir sözleşme” (Hobbes ve Rousseau’dan mülhem) olarak nitelendirilmektedir. Toplumun bütün katmanlarının, anayasanın ilkelerine uymayı kabul ettiği varsayıldığından yeni anayasanın tartışma sürecinde en aykırı fikirler de dahil tartışma sürecine katılmalı,her maddesi özgürce ele alınmalıdır. Tartışma zemini alabildiğine genişletilmeli ve her kesim düşüncesini korkuya, baskıya maruz kalmadan söylemeli.

2- İktidarın asıl sahibi millet  ve onun temsilcileridir. Bu sebeple yeni anayasayı millet veya temsilcileri vasıtasıyla yapmalıdır.TBMM. yeni bir anayasa yapmaya yetkili “asli kurucu organ” dır.
Anayasa yapıcılığı yetkisini yalnız kurucu meclislere ya da ihtilal sonrasının olağanüstü iktidarlarına tanımak millet egemenliğini yok saymaktır. Pek çok ülkede yeni anayasalar, normal zamanlarda ve olağan yasama meclisleri tarafından hazırlanabilmiştir. Anayasa değişiklikleri yapmaya yetkili bir organın yeni bir anayasa yapma konusunda da yetkili olduğu hususunda şüphe yoktur.

3- Kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan bir demokrasi
Yasama, yürütme, yargı organları halkın katılımının yüksek olduğu ve birbirinden bağımsız, birbirini dengeleyerek duyarlı bir uyum ve kendi görevlerini yerine getirecek şekilde düzenlenen kısa, öz ve anlaşılır bir anayasa olmalıdır.Yeni anayasa evrensel haklar niteliği taşıyan, bireylere ilişkin temel hak ve özgürlükleri ve devletin bu temel haklara ilişkin görevleri, benzer nitelikte bir güvenceye alacak şekilde kısa ve öz olmalıdır.

4- Cumhuriyetin sürekliliği dışında değişmez anayasa kuralı olamaz.
Devlet soyut bir varlık olup  kutsal değildir. TBMM’ni değişmezlik hukukunu daha önceki Cumhuriyet Anayasalarında olduğu gibi “Cumhuriyet” ilkesi ile sınırlı tutulmalıdır. TBMM’ nin yeni bir anayasa oluşturma aşamasında kendisini “cumhuriyet” in değişmezliği dışında özgür ve bağımsız hissetmesi gerektiğine inanıyoruz. Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez maddeler bu toplumun geleceğine ambargo koymak, toplumdaki gelişmeyi ve değişmeyi inkâr etmek, gelecek kuşakların önünü tıkamaktır.Anayasa buna benzer maddeler konulmamalıdır.
5- Hukuk Devleti, hürriyet ve çoğulculuk

Demokratik Hukuk Devleti, genel yapısı itibariyle çeşitlilik ve çoğulculuk, hürriyet ve adalet, açık toplum, sorumlu ve sınırlı yönetim, hoşgörü ve saygı, farklılıkları tanıma gibi temel insani değerlere yönelmiş, insan haklarına dayanmaktadır. Yeni anayasa; kişisel, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel hakları güvence altına alan bir yapıda olmalıdır. Türkiye toplumunun çoğulcu yapısını tanımalı ve farklı kimliklerin hak ve hürriyetlerini güvence altına almalıdır. Anayasada, hürriyet asıl,  sınırlama istisna olmalıdır. Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında, hukukun evrensel prensipleri baz alınmalı, bunun haricinde ideolojik argümanlar veya “bize özgü şartlar” ileri sürülerek meydana getirilecek gayri-hukuki sınırlandırmalara yer verilmemelidir.

6- Demokratik rejimlerde devletin resmî bir ideolojisi olmaz.

Demokratik anayasa, devletin siyasal tarafsızlığına gölge düşürmemelidir. Devlet, bütün görüşler karşısında tarafsız ve eşit uzaklıkta olacaktır. Devlet görüşleri ve inançları; görüşler ve inançlar da devleti (düzeni) belirleyemez ve yönlendiremezler. Karşılıklı bağımsızdırlar. Devlet, belli bir görüş doğrultusunda toplumu değiştirip dönüştüren bir cihaz değil,aksine bütün dünya görüşleri, ideolojiler, değerler ve inançlar karşısında eşit mesafede duran “tarafsız bir hakem” olmalıdır.Bu doğrultuda “Türk milliyetçiliği” ya da “Atatürk milliyetçiliği” gibi ideolojik anlam verilebilecek ve buna benzer kavramlara anayasada yer verilmemelidir. Bunun yerine hukuki bir deyim olan “milli” sıfatının konulması isabetli olur.

7- Laiklik
Laiklik diğer demokratik ülkelerin anayasalarında olduğu gibi yeni anayasada hiç kullanılmamalıdır. Çünkü “laiklik” kelimesi hukukî değil, siyasi ve sosyolojik bir kavramdır. Hukuk literatüründe kullanılması uygun değildir. Türkçede çok yanlış anlamlar yüklenmiş, asıl anlamından farklı, inanç özgürlüğünü yasaklayan totaliter bir sistemin simgesi haline dönüşmüştür.Türkiye’deki laiklik anlayışına göre,devletin vatandaşların dini ihtiyaçlarından doğan taleplerini yerine getirmesi laikliğe aykırıdır.Aslında ise, devlet vatandaşın ihti-yaçlarını karşılamak için vardır. Vatandaşın talebinin dini olup olmaması devleti ilgilendir-mez, bu talebin demokratik olup olmaması, diğer vatandaşların aleyhine olup olmaması önemlidir. Lâik olmak, demokratik olmak anlamına gelmediği gibi, lâik olmamak da, demok-rasiye engel değildir. Lâiklik ve demokrasi birbirinden farklı iki kavramdır. Ne birincisi ikincisini, ne de ikincisi birincisini gerektirir. Anayasada laiklik ilkesine ve terimine yer vermek ne demokrasinin, ne de çağdaşlığın olmazsa olmaz şartıdır.

Yeni anayasada mutlaka laiklik isteniyorsa demokratik ülkelerde geçerli olan laiklik ilkeleri getirilmeli ve laiklik yeniden tanımlanmalıdır.

8-Yeni anayasa,insanı merkeze alan,yönetime katan,seçim,katılım ve denetim mekanizmala-rını işleten,bir vatandaşlık sorumluluğunu taşıttıran ve temel hak ve özgürlükleri koruyan, geliştiren ve yayan,sivil itaatsizliğin gelişmesinin önünü açan bir anayasa olmalıdır.

9-Anayasa kurum ve kuruluşların yönetme gücünü sınırlanmalıdır.
Konumu ne olursa olsun hiçbir kurum, kuruluş ve yönetici dokunulmaz ve sorumsuz  olmamalıdır. Yönetimin hukuksuz ve kanunsuz icraatlarına karşı yönetilenlere karşı durma, sorgulama,yargılama ve hesap sorma hakkı vermelidir.

10-Fertleri kurumlara ve dolayısıyla devlete karşı korumalıdır.
Kurum ve kuruluşlar gelişmelere ve ihtiyaçlara göre değişen yapı ve esneklikte ve insana hizmet edecek şekilde kanunlarla tanzim edilmeli anayasada yer almamalıdır.Kurum ve kuruluşların iletişim ve ilişkileri açık olmalıdır.

11-Seçilmişler atanmışlardan güçlü olmalıdır.
Siyasal sistem bürokratik vesayetten kurtarılarak demokratikleştirilmelidir. Türkiye’nin demokratik bir ülke olması için yeni anayasa, bürokrasinin siyasi iktidarlar üzerindeki vesayetine son vermeli, seçilmiş sivil otoritenin hâkimiyetini tesis etmelidir. Yeni anayasada askerin siyasete müdahale sorunu kesinkes çözülmeli asker  sivil yönetimin emrine girmelidir.

12- Cumhurbaşkanını halk seçmelidir.
Cumhurbaşkanın konumu ve yetkileri sınırlandırılmalı yeniden düzenlenmelidir.
Cumhurbaşkanının yetkileri,parlamenter düzenlerde olduğu gibi sembolik olmalıdır.

13- Yargı
Yeni anayasa, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleri dâhilinde hukukun üstünlüğünü hâkim kılmalıdır.Türkiye, yüksek mahkemelerinin yorumlarıyla hükümleri değiştirilemeyecek ve yargı birliği olan bir anayasa yapmak zorundadır.
13- Yerel yönetimler
Ülkenin siyasi ve askeri otoritesini ilgilendirmeyen bütün alanlarda yerel yönetimleri güçlen-direcek bir anayasa olmalıdır. Devletin aşırı merkeziyetçi-bürokratik yapısı küçültülmeli, çağın gereklerine uygun olarak adem-i  merkeziyetçi bir yönetim tarzı benimsenerek, hür ve adil seçimlerle oluşan yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmelidir. Yerel yönetimlerin mali ve idari yetkileri artırılmalı, merkezi yönetimin, yerel idareler üzerindeki vesayetine son verilmelidir.
14-Yeni Anayasa da MGK, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Askeri Yargı, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, DPT, YÖK ve diğer özerk üst kuruluşlar gibi anayasal kuruluşları yeni anayasada yer almamalıdır. Bu kurumlar kanunlarla yeni baştan düzenlenmelidir.

15- Denetimsiz yönetim olmamalıdır
Denetimsiz yönetim olmaz. Her kademe ve türdeki yönetim birimleri ve yönetenler şeffaf denetime tabi tutulabilmeli ve yetkilerinin kullanılmasından sorgulanabilmelidir.

Sonuç

Hukukun üstünlüğünü ve vatandaşlarının eşitliğini temel alan,”birey için devlet” anlayışını hissettiren, her şartlarda farklılıkları koruyan, eşitliği gözeten, hak ve hürriyetler alanını genişleten,adaleti sağlayan, egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir düsturuna uygun ,  millet iradesinin tam anlamıyla temsil edildiği, özgürlükçü, çağdaş, sosyal, demokratik ve evrensel hukuk normlarını ihtiva eden, yeni bir anayasa talep ediyoruz. Bu tarihi fırsat ve imkanı beraberce değerlendirelim, katkı sağlayalım. Siyasilerimiz,Sivil Toplum Kuruluşlarımız,kişilerimiz ve kuruluşlarımız bu süreçten sorumludur.

Kişi ve sivil toplum kuruluşu olarak amaçlarımız doğrultusunda ülkemizde devletin yeniden yapılandırılması sürecinde yeni anayasa düzenlenmesinde üzerimize düşen görevi yerine getireceğimizi özgürlükçü, demokratik, katılımcı sivil (yeni) bir anayasa için mücadele edeceğimizi kamuoyuna duyururuz.
Av. Necati Ceylan