Nakba Günü (Arapça يوم النكبة Yevmü-n-Nakba), Türkçe karşılığı «talihsizlik günü» anlamındadır. Nakba, nekbet ya da nikbet kelimesi, Filistinliler açısından felaket olarak olarak görülen İsrail Devleti’nin bağımsızlık ilanını ve ardından gelişen olayları nitelemek için kullanılır. Bu nedenle İsrail’in bağımsızlığını ilan ettiği tarih olan 14 Mayıs 1948 tarihini takip eden gün olan 15 Mayıs 1948 Nakba Günü olarak sembolleşmiştir.
1947 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun aldığı ve çoğunluk planı olarak bilinen tasarı doğrultusunda Filistin’de, Yahudilere ve Araplara ait iki devletli çözüm kabul edilmiştir. Filistin’deki Arap halkı ve Türkiye bu karara karşı çıkmıştır.
İsrail, 14 Mayıs 1948 tarihinde Birleşik Krallıktan’tan bağımsızlığını ilan etmiştir.
14 Mayıs’ı 15 Mayıs’a bağlayan gece gerçekleşen bu ilanın ardından beş Arap ülkesi İsrail’e karşı askeri operasyona başlamıştır. Bu olay 1948 Ara-İsrail savaşının da başlamasına neden olmuştur. İsrail Savunma Kuvvetleri, Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Irak kuvvetlerine karşı başarı kazanmıştır. Bunun yanında Filistin coğrafyasında Araplara devlet kurmaları için bırakılan toprakların da yarısını işgal etmiştir. Savaşın ardından İsrail, savaş sırasında topraklarını terk ederek kaçmak zorunda kalan Filistinli Arap mültecilerin çok büyük çoğunluğunun geri dönüşüne izin vermemiştir. 1949 ateşkes sınırları ile İsrail kontrolünde kalan topraklardaki evlere, Arap mültecilerin dönüşünü engellemiştir.
Nakba günü, 1948 yılından itibaren ölen ya da öldürülen Filistinlileri anmak, yaşanan sürgünün ya da göçlerin sonucunda kaybedilen toprakların, malların, mülklerin ve hakların yasını tutmak için her yıl 15 Mayıs tarihinde Filistinliler tarafından anma günü olarak geçirilir ve Filistin devletinin de resmi tatil günlerinden biridir
1998 yılında Yaser Arafat’ın da katıldığı törenlerde 1 milyon kişinin katılımıyla toplu olarak Nakba gününün anılmasına başlanmış ve felaketin canlı tutulması için çeşitli yerlerde gösteriler yapılmıştır.
1948’deki Arap-İsrailli Savaşından önce, İsrail’in Yasama Meclisi olan Knesset, Batı Kudüs’te Şeyh Badr adıyla bilinen ilçede bir tepe üzerindeydi. Şimdi ise Givat Ram’da. Knesset, Kudüs Yunan Ortodoks Patriği’nden kiralanan bir alan üzerine inşa edildi.
Kudüs; üç dinin başkenti olması ve tarihi nedeniyle İsrail-Filistin sorunun merkezinde yer alırken, Filistin de bu kentin kendi başkenti olduğunu söylemesine rağmen İsrail, uluslararaası tepkilere rağmen hükümet binalarının hepsini Kudüs’e taşımıştı.
İsrail devleti hâlihazırda bu şehirdeki etkili güçtür ve İsrail Kudüs Kanunu denilen bir kanun ile bu şehri ve topraklarını kendi topraklarına İLHAK etmiştir.
Söz konusu yasanın kısa tercümesi şöyledir:
Kudüs Yasası’nın temel hatları
1. Kudüs’ün tamamı İsrail’in başkentidir.
2. Devlet Başkanının evine, Knesset’e ve Yüksek Mahkemeye ev sahipliği yapar.
3. Kutsal sayılan yerler ve ziyaretçileri korunmalıdır.
4. Kudüs’ün gelişmesi için hükümet her türlü imkânı seferber etmelidir
ABD Kongresi 1995 yılında Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan bir yasa kabul etmiş ancak o tarihten bu yana gelen başkanların tamamı, dış politikadaki yetkilerini kullanarak elçiliği Tel Aviv’de tutmuş ve kentin statüsüyle ilgili yürütülen müzakerelere destek vermişti.
06 Aralık 2017 tarihinde ABD Başkanı Donald Trump İslam dünyasından gelen tüm tepkilere karşın Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak tanıdı ve Tel Aviv’deki ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınacağını açıkladı.
14 Mayıs 2018 tarihinde de Tel Aviv’den Kudüs’e elçiliğini taşıdı.
İstanbul’da Türkiye’nin daveti üzerine 13 Aralık 2017 tarihinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi’nin karar bildirgesinde, Doğu Kudüs “Filistin Devleti’nin işgal altındaki başkenti” olarak tanındı ve “Filistin’i tanıyoruz” denmiştir.
14 Mayıs 2018 Günü, Nakba Günü ve ABD’nin Kudüs’e elçilik binalarını taşıyarak, Kudüs’ü İsrail’in Başkenti olarak tanımlamasına karşı yapılan protestolarda çok kişi yaralanmış ve ölmüştür.
ABD’nin büyükelçiliğini resmi olarak Kudüs’e taşıdığı sıralarda, Gazze, İsrail sınırında adeta bir katliam yaşanmış, Filistinli protestoculara İsrail ordusu tarafından gerçek mermiyle ateş açılmış, açılan ateşte belirlemelere göre en az 2771 yaralı ve 55 Şehit olmuştur.
İsrail tek taraflı olarak asırlardan beri gelen Müslümanlar’a ait bir beldeyi işgal edemez ve Kudüs’ü de Başkent yapamaz. Ne İsrail’in Kudüs’ü Başkent olarak kabul etmesini ne de ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in Başkenti olarak tanımasını asla kabul etmiyoruz.
İsrail’in en son yaptığı bu katliamı da şiddetle kınıyoruz. Kudüs Müslümanlar’a aittir ve Filistin’in Başkenti’dir.15.05.2018
Av. Necati CEYLAN
UHUB Genel Sekreteri