İNSAN HAKLARININ KORUNMASINDA SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ROLÜ

Av. Necati Ceylan

 Kur’an-ı Kerim “insanın şerefli ve üstün olduğunu” ifade ederek, onun Allah nazarındaki yerine ve bu âlemdeki konumuna işaret etmiştir. Kur’an-ı Kerim’in insanı muhatap alması da ona verilen değerin bir başka ifadesidir. İnsan, insan olarak yaratılmış olması sebebiyle birtakım haklar ve yükümlülüklere sahiptir. İnsan hakları insandan ayrılamaz. Hakların temelinde ‘insan olarak yaratılma’ vardır. İnsanın bu haklardan vazgeçmeye, bunları devretmeye hakkı yoktur. İlahi kaynaklı olması itibariyle hiçbir devlet, hiçbir hükümet, hiçbir meclis, hiçbir kurum ve hiçbir kişi, hiçbir gerekçeyle bu hakları ortadan kaldıramaz.

Müslüman Hukukçular olarak, insan haklarının ve haysiyetinin korunması, adaletin ve hakkaniyet ilkesinin tesisi ile yükümlüyüz. Adalet ve insan haklarına saygı İslam’ın ilkelerindendir. Allah (C.C)

بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ “Adaletli davranın. Şüphesiz Allah, adil davrananları sever .” (Hucurat Suresi, ayet:9) buyurmaktadır. Hz. Muhammed (SA.V.) 632 yılında yüz yirmi dört bin Müslüman’a hitap ettiği veda hutbesinde; bütün insanların eşit olduğunu, can, mal ve namuslarının kutsal olup her türlü tecavüzden korunduğunu bütün aleme ilan etmiştir. Bunlar, insanların dokunulmaz haklarıdır.

Müslüman, başkalarının hakkına saygı göstermek ve insanlara zarar verecek davranışlardan sakınmak mecburiyetindedir. Ayrıca kendisi için sevdiği şeyleri başkaları için de istemesi gerekir. Hz. Muhammed (S.A.S.) “Sizden hiçbir kimse kendisi için sevdiği bir şeyi, kardeşi için de sevmedikçe gerçek mümin sayılmaz.” buyurmaktadır.

Dini, ırkı, rengi, dili, cinsiyeti, siyasi görüşü, felsefi kanaati, toplumsal aidiyeti, uyruğu ne olursa olsun, insanlık ailesinin şerefli bir üyesi olarak her insanın, dilediği gibi inanma, düşünme ve ifade hakkı, yaşama hakkı, aklın ve neslin korunması hakkı, mülkiyet hakkı,  hürriyet hakkı, eşitlik hakkı, kişi güvenliği hakkı,  adil yargılanma hakkı olmak üzere bütün hak ve hürriyetlerinin, insanlık şeref ve haysiyetine uygun bir şekilde hukukun güvencesine alınması gerekir.

Dünyadaki bütün varlıkların insanlığa emanet olarak verildiği bilincinden hareketle, uyum içinde yaşamak ve onları korumak temel ilkelerimizden biridir.

Temel ilkemiz, hakkı ayakta tutmak, şahsımız, anne babamız veya yakınlarımız aleyhine bile olsa, haktan ve haklıdan yana olmak, adaleti savunmaktır.

Dünyadaki bütün haksızlıklara ve keyfi uygulamalara son vererek adaleti ve ahlaki değerleri hâkim kılmak için mücadele etmek varlık sebebimizdir.

İnsan hakları, Allah (C.C.) un insana doğuştan hatta doğmadan önce vermiş olduğu haklardır. İnsan hakları kavramı, Hz. Adem’ le başlar. Allah (C.C) u Hz. Adem’e  insanla ilgili bütün hak ve vazifeleri öğretmiştir. İlk insan hakları ihlali de hayat hakkı ile ilgili olarak Kabil’in Habil’i öldürmesiyle vuku bulmuştur.

İnsan hakları mücadelesi insanlık tarihiyle başlar. İlk insandan bu güne kadar da insan hakları ihlalleri ile mücadele edilmiş ve bir çok bedeller ödenmiştir. Bu konuda en çok da peygamberler bedel ödemiş ve saldırılara uğramışlardır. Hatta Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya aleyhisselâm gibi öldürülen peygamberler vardır.

Günümüz modern dünyasında insan hakları mücadelesi Sivil Toplum Kuruluşları nezdinde  vücut bulmaktadır. Toplumun insan hakları problemlerinin çözümü için insanların ilk önce hak ve hürriyetlerinin neler olduğunu öğrenerek, haklarına sahip çıkmaları ve onları korumak için örgütlenmeleri gerekir. İnsanların tek tek yapamadıklarını gönüllü olarak beraber yapmaları Gönüllü Kuruluşları (Sivil Toplumu) oluşturur. Gönüllü kuruluşlar, gönüllülüğü ve dayanışmayı temsil eder. Bizim gönüllü kuruluşlar olarak kullandığımız kavramı 21.yüzyılda Sivil toplum kuruluşları olarak kullanmaktayız. Meslek odaları, sendikalar, vakıflar, dernekler ve birlikler sivil toplum kuruluşlarıdır.

Bugün artık insan hakları kavramları ile gönüllü kuruluşlar (Sivil Toplum Kuruluşları) birbirinden ayrı değerlendirilemez. Sivil Toplum Kuruluşları devletin gücünün yetmediği alanlarda tamamlayıcı olarak çeşitli toplumsal hizmetleri yerine getiren örgütlenmelerdir. Sivil toplum kuruluş (STK)’ları resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki, çevresel alanlarda ve amaçlarda örgütlenen üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kar amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Temel hedefleri toplumun problemlerine çözüm bulmak ve toplumun gelişmesine ve kalkınmasına katkıda bulunmaktır. Toplumların bilinçlenmesi ile birlikte STK’ların milli ve milletlerarası alandaki etkinlikleri de her geçen gün artmaktadır .

Fert olarak yapılanlarla birlikte yapılanlar arasında büyük farklar vardır. Kur’an sık sık birlikteliğe vurgu yapar. İnsanlar şerde dahi bir birliktelik içerisinde olduklarında başarıya ulaşırlar. Birliktelik başarının ön şartıdır. Uhud savaşı buna örnektir.  Müslümanların birlikte hareket etmemesi ve emre itaatsizlik başarısızlığı getirmiştir. Oysa müşrik ordusu sistemli ve birlikte hareket etmeleri sayesinde başarıyı ulaşmıştır. Bu birlikte şahısların hatası bazen birliklerin tamamına mal olacak zarar ve ziyanlara neden olur. Cenabı Allah’ın farklı yarattığı diller, kültürler, kendi varlığının delili ve insanların bu farklılıklar karşısında kaynaşmalarını sağlayacak ibretler olduğunu vurgularken insanlık âlemi hala bu durumu kabullenebilmiş ve aşmış değildir. Oysa teklik Allah’a mahsustur.

İnsan hakları bakımından İslam coğrafyası ve dünya açısından pek parlak değil. Umulur ki gelecek insan hakları ve sivil toplum açısından aydınlık olsun. Geçmişte, binlerce savaş, milyonlarca ölüm, milyonlarca insan hakları ihlali yaşamış ve halen yaşamaya devam etmektedir.

Biz bu ihlalleri önlemekle yükümlüyüz. Sivil Toplum kuruluşları, devlete bağlı olmadan, milli veya milletlerarası sahada insan haklarının Kur’an ve sünnet doğrultusunda tanımını yapmalı, kapsamını tespit etmelidirler. İnsan hak ihlallerinin tespit edilmeli ve  raporlanmalıdır. İnsan hakları ihlallerine karşı çıkmalı, hak  ihlaline sebep olan sorumluların yargılanmaları sağlanmalıdır. Bu hakların önemi ve korunması konusunda halk bilinçlendirilmelidir.

Hak temelli Sivil Toplum kuruluşların, insan hakları ihlallerini denetlemek, tespit etmek, milli ve milletlerarası düzeyde kamuoyunu bilgilendirmek, insan hakları ihlal edilen kişilerin milli  ve milletlerarası organlara başvurusunda yardımcı olmak konularında etkili olacak şekilde üzerlerine düşen görevi yerine getirmektedirler. Ayrıca, insan haklarıyla ilgili gerekli inceleme, yayın, duyuru yapmak, ulusal ve uluslararası düzeyde toplumsal ve bilimsel toplantılar düzenlemek suretiyle kamunun, insan hakları konusunda duyarlılığını ve milli bilincin gelişimini sağlamaktadırlar. İnsan haklarıyla ilgili çalışmalar yapan Sivil Toplum kuruluşları uluslararası kuruluşlarla iletişime geçerek ve işbirliği yaparak bu duyarlılığı, bilinci hem uluslar arası alana yaymakta hem de insan haklarının korunması ve geliştirilmesini etkili bir şekilde sağlamaktadırlar. Bu açıdan her iki kavram da küreselleşen kavramlardır.

Sivil toplum ve sivil toplum örgütlerine verilen önemin uluslararası düzeyde politik söylem ve uygulamalarla birlikte ciddi bir artış göstermesi, gönüllülük kavramını yeniden, ancak farklı biçimde göz önüne getirdi. Siyasal ve ekonomik girişimlerin başaramadığı barış içinde birlikte yaşama idealini, özgün faaliyetler icra eden gönüllü kuruluşların dayanışması ve yönetimlere etkin katılımı yöntemiyle başarabilmek, denenmeye değer, başarı şansı yüksek bir seçenek olarak insanlığın önünde durmaktadır.

Avrupa ve Amerika’nın yanında tüm dünyada artan etkinliği açıkça görülen Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK’ların), bir araya gelerek şemsiye kuruluşlar oluşturma yoluyla etkinliklerini artırma girişimlerini hız kazandığı da gözlenmektedir. Sivil Toplum Kuruluşları Avrupa ve Amerika’dan sonra İslam coğrafyasında da müşahhas bir güç odağı haline gelerek yasama, yürütme, yargı ve medyadan sonra beşinci güç olarak toplum yapısındaki yerini almıştır.

SONUÇ VE ÖNERİLER:

Sivil Toplum Kuruluşları insan kaynakları başta olmak üzere inanç, değer, ümit, güven, ilişki, hayal, motivasyon, bilgi, proje, para, zaman, kurum, alt yapı, teknoloji gibi girdileri ve diğer tüm kaynakları yerinde, usulünce ve gereğince kullanmak suretiyle verimli çalışmayı öğrenmeli; tutarlı, doğru, açık, ulaşılabilir ve ölçülebilir hedefler koyup yetkin ve sürekli gelişim içerisinde olan bir sistem kurabilmelidir. Bir kurum içerisindeki bütün oluşların, davranışların, kararların, ilişki ve iletişimlerin, tutumların, tepkilerin esasını ve biçimini oluşturan paradigma; üretim, özgürlük, özgünlük, adalet, merhamet, sorumluluk, aşk, hikmet, sadakat, emanet, liyakat, güven, barış, birlik gibi bize ait parametreleri kullanmalıdır (Sayımlar, 2006).

Sivil Toplum Kuruluşları her şeyi yapan değil, bir sorunu çözmeyi amaç edinmiş ve o konuda uzmanlaşmış kuruluşlar olmalıdır. Esas olarak faaliyetleri vakıflar, dernekler ve diğer Sivil Toplum Örgütleri yapacaktır. Şemsiye kuruluşlar ise koordinasyonla yetinmelidir. Gönüllü faaliyet aşamasından Sivil Toplum Örgütleri aşamasına geçmeliyiz. Bu ise, “Ben haklı davam için sonuna kadar mücadele edeceğim” bilinç ve azmini profesyonelce ortaya koymaktır (Şişman, 1996).

Siyaset kurumuyla dikkatli mesafeli bir ilişki içerisinde olunmalı, asla bir siyasi kuruluşun yan örgütü konumuna düşülmemelidir. Sivil Toplum Kuruluşları hükümetlere projeler sunarak onları yönlendirmelidirler. Değişik platformlarda hükümet üyeleriyle bir araya gelerek çözümler üretmeye çalışmalıdırlar. Ancak, Sivil Toplum Kuruluşları devletin emrine girmemelidir. Bu durumda sivil toplum örgütleri yara alır sebep olmuş; hem bu kuruluşların, hem de onların erklerce kullanılmasına itiraz edemeyen diğer Sivil Toplum Kuruluşları itibarını zedelemiştir (Kuralay, 2006).

Sivil Toplum Kuruluşları bilgi, iletişim ve işbirliği ihtiyacını karşılamada dünya ülkelerinin %98’ini birbirine bağlayan interneti etkin bir şekilde kullanabilmelidir. Üye sistemi, Sivil Toplum Kuruluşları iletişim, gönüllü ve sponsor veri tabanları ile sohbet odalarını ihtiva eden sistemler kurulup sürekli güncellenebilir. Her Sivil Toplum Kuruluşunun donanımlı bir iletişim merkezi ve arşivi olmalıdır.

Müslüman ülkelerde, çok önemli, hayati bir mesele olarak karşımıza çıkan diğer bir olgu da; Sivil Toplum Kuruluşlarının fonksiyonel birlik ve etkin temsil ihtiyacıdır. İzole müstakil kuruluşlar, gerek ülke sathında, gerekse uluslararası arenada, insan hakkı ihlalleri, savaşlar, küresel kirlenme gibi yerel, bölgesel ve küresel sorunlarla ilgili bir kanaat ortaya koyamamakta, bu gibi sorunlarla ilgili bir görüş belirtse bile, ne ulusal nede küresel bir etki doğurabilmektedir.

Müslüman toplumların eğilim, kanaat ve görüşlerini yerel, bölgesel ve küresel platformlarda gür bir seda ile duyurabilmesi ve bu sedanın yankı bulabilmesi, Sivil Toplum Kuruluşlarının, ulusal ve küresel federasyonlar ve konfederasyonlar şeklinde birlik, şemsiye veya çatı kuruluşlar oluşturmasına bağlıdır. Bu üst kuruluşların misyon ve vizyonlarının açıklığı oranında üye kuruluşlarda mensubiyet şuurunun gelişmesi ve üst kuruluşa etkin katılım sağlamaları söz konusu olacaktır.

Benzer amaçlı Sivil Toplum Kuruluşlarının federasyon ve konfederasyon şeklinde yapılanmaları, gerek üye kuruluşlar, gerek üst kuruluşlar, gerekse uluslararası kuruluşlar arasında daha fonksiyonel ve daha etkin ilişkiler kurma imkanı sağlayacaktır. Böyle bir yapılanma modeli, kuruluşlara sadece kendi aralarında ve ülkelerinde değil, sair milletlerarasında da  saygınlık ve etkinlik kazandıracaktır.

Son söz olarak, bir baskı ve çıkar grubu olan hak temelli Sivil Toplum Kuruluşlarının, insan haklarının korunmasında önemli işlevlere sahip olması, insan hakları konusunda toplumu bilinçlendirmesi ve bireylere uygulamalı olarak hak arama yollarını göstermesi nedeniyle dava açmak ve davaya katılmak suretiyle hukuk sistemine toplumsal ve örgütsel katılımları sağlanmalıdır.

Bugün insanlık bilgide ilim ve teknolojide ilerlemiş yeni boyutlara ulaşmıştır. Ancak hukukta, adalette hakkaniyette ve ahlak da bir ilerleme yoktur. İslam coğrafyasında  işlenen zulümler ve yeryüzündeki hukuk ihlalleri, bunun açık delilidir. Bu sebeple kurulacak yenidünya düzeninde bütün in­sanlığa en çok ışık sunacak olan kaynak, Kuran-ı Kerim olacaktır.

Yararlanılan Kaynaklar / References:

* ABDELMOTAAL, S.; Non-governmental Organizations: Hopes, Goals, Difficulties and Method of Action, ICANO Reports, Ankara, 1997.

* AKGÜNDÜZ, A.; İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, OSAV Yayınları, İstanbul 1996.

* Arab Network for NGO’s, Annual report 2004.

* ARSLAN, O.; Kuramsal ve Tarihsel Aşamalarıyla Sivil Toplum ve Türkiye Gerçeği, Bayrak Yayıncılık, Istanbul, 2001.

* BALOĞLU, Zekâi; Türkiye Üçüncü Sektör Raporu, Sorunlar ve Çözüm Önerileri, TÜSEV Yayınları No: 1, İstanbul 1994.

* El-BANNA, Dr. Hany; The Global Role of Muslims in Humanitarian Aid, Birmingham-UK, 2003.

*CAROTHERS, T.; Civil Society, http.//www.strom.clem­son.edu/becker/prtm320/Carothers.html
* GÖLE, N.; “Liberal Yanılgı”, Türkiye Günlüğü Dergisi, sayı: 24, Ankara, 1993.
* GÜNGÖR, F.; “Yıldızı Yeni Parlayan Bir Sektör: Sivil Toplum Kuruluşları”, TGTV Gönüllü Bülteni, sayı: 1, Nisan 2003.

* İNSEL, A.; Türkiye Toplumunun Bunalımı, Birikim Yayınları, Istan­bul, 1990.

* KANDIL, A.; Civil Society in the Arab World, CIVICUS, Washington D.C. 1995.

* KARAMAN, M. L.; “Sivil Toplum Kavramı ve Türkiye Üzerine Değerlendirmeler: Bir Yeniden Bakış”, Türkiye Günlüğü Dergisi, sayı: 10, Ankara, 1990.
* KEYMAN, F.; “Türkiye’de ve Avrupa’da Sivil Toplum”, Sivil Toplum ve Demokrasi Konferans Yazıları, No: 3, Yayına hazırlayan: Arzu Karamani, 2004.

* KURALAY, İ.; STK’larda İletişim, ders notu, TGTV Sivil Toplum Okulu, 09.12.2006.

* SALİH, M.A.; “Islamic NGOs in Africa: the Promise and Peril of Islamic Voluntarism”, (Ed.), Alex De Waal, Islamism and its Enemies in the Horn of Africa, Shama Books, Addis Ababa, 2004.

* SAYIMLAR, M., STK’larda Verimlilik, ders notu, TGTV Sivil Toplum Okulu, 02.12.2006.

* Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Rehberi, Tarih Vakfı Yayınları, İs­tanbul, 1996.
* ŞİŞMAN, A.; Türkiye’de STK’ların İmkân ve Kabiliyeti, ders notu, TGTV Sivil Toplum Okulu, 03.06.2006.

* TEKİR, S.; STK’ların Karar Alma Mekanizması Üzerindeki Etkileri, ders notu, TGTV Sivil Toplum Okulu, 03.06.2006.

* TEWFİQ, M.U.; “Dayanışma olursa mutluluk olur!”, el-Biladu’s-Suudiyye Gazetesi, sayı: 2376, 12 Şubat 1957.

* VERGIN, N.; “Demokrasi ve Sivil Toplum”, Yeni Türkiye Dergisi, say, 1, Ankara, 1994.
* YÜCEKÖK, A. N. vd; Tanzimattan Günümüze STK, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998.

-Prof. Dr. Osman Eskicioğlu, İslam ve İnsan Hakları-

– Halid ZAHİR İnsan Hakları Kanunu ve İslam Hukuku /

-Terc ve Özet: Prof.Dr. Hayrani Altıntaş, İslam İnsan Hakları Beyannamesi-

– Doç. Dr. Yılmaz Aliefendioğlu, İnsan Hakları Ve Sivil Toplum Örgütleri –
* www.emunion.org/10.07.2006

* www.kafkas.org.tr/10.07.2006

* www.siviltoplum.org.tr/10.07.2006

* www.stgp.org/05.05.2006

* www.stk.bilgi.edu.tr/05.12.2006

* www.tgtv.org/10.07.2006

* www.theunity.org/05.05.2006

* www.tusev.org.tr/10.07.2006

Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Av. Necati CEYLAN