Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. (Anayasa m.24/1) Her ne sebeple olursa olsun hiç kimse düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. (Anayasa m.25/2) Aile, Türk toplumunun temelidir. (Anayasa 41/1) Aile toplumun, doğal ve temel unsurudur, toplum ve devlet tarafından korunur. (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 16/3) Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak, tek veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir. (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 18) Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m.19) İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere Cumhurbaşkanlığına bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. (Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanun m.1)
Ankara Barosu ve onu destekleyen Baroların, üyelerinin büyük çoğunluğunun inanç ve görüşlerini yansıtmayan, mukaddes saydığımız değerleri hedef alan, hakaret, kin ve nefret içeren açıklamalarına AVUKATLAR OLARAK İTİRAZ EDİYORUZ.
“Ankara Barosu”, Diyanet İşleri Başkanının temsili Cuma namazında okuduğu hutbede İslam dininin gereği olarak yaptığı açıklamalara karşılık takındığı tavır ve “sesi çağlar ötesinden gelen bu şahsın” şeklinde kullandığı üslup ile açıkça toplumun büyük kesiminin dini inancını, değer yargılarını hedef almış, kin ve nefretini ortaya koymuştur.
Toplumun temel değerleriyle örtüşmeyen, inanç sistemlerinin kabul etmediği, ahlak kuramlarının itiraz ettiği tercihlerini, kamuoyuna ve topluma dayatmayı demokratik hak görenler, buna karşı yükselecek itirazları ve karşı duruşları da aynı demokratik hak kapsamında değerlendirmek zorundadır. Kendisine talep ettiği hakları başkaları için yok sayanların demokrasi, düşünce özgürlüğü, bireysel tercih özgürlüğü adı altında, kendi düşüncesini topluma dayatmaya kalkmasını kabul etmemiz beklenemez.
Herkes bireysel anlamda istediği tercihte bulunma, istediği gibi inanma ve yaşama hakkına sahiptir. Demokratik toplumların temel özelliği her türlü farklılığa tahammül edilebilmesidir.
Ancak “Ankara Barosu” yaptığı açıklamaları ile ifade özgürlüğü sınırlarını aşmış ve yaşadığı toplumun inancını açıkça hedef alarak, tahkir ve tezyif etmiştir. Bu davranışıyla din ve vicdan özgürlüğünü, inancını ifade etme özgürlüğünü ihlal etmiş olmasının yanı sıra böyle bir saldırının özgürlükleri savunmak adına yapılmış olması da vahim bir durumdur. Hak ve özgürlüklerin yanında olması beklenen, toplumun değerlerine saygı duyması gereken Baroların, aksine bunların karşısında yer alması özgürlükler adına kaygı verici olduğu kadar azınlık bir grubun çoğunluğa taahkümünü savunmak anlamını da taşımaktadır.
Görülmektedir ki bugün artık barolar, siyasal sistem tarafından bahşedilen güç, imkanlar ve zorunlu üyelikten kaynaklanan tekelci örgütlenme sayesinde, kendileri için özgürlük alanını sınırsız kullanan, üyeleri açısından ise farklı fikirleri ifade imkanının dahi sağlanmadığı yönetim anlayışlarından dolayı kamuoyunda tartışılması gereken kurumlar haline gelmişlerdir. Bu haliyle meslek mensupları kendi düşünce ve vicdani kabullerini temsil etmeyen yönetimlere mahkum edilmektedir.
Bu vesileyle Ankara Barosunun ve onu destekleyen açıklamaların mensupları olan tüm avukatları temsil etmediğini beyan ediyor, toplumun değerlerini, inançlarını, aile yapısını hedef alan her türlü saldırıya karşı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve hukuk mevzuatı kapsamında itiraz edeceğimizi, aile yapımızı zayıflatan mevzuatın da gözden geçirilmesi gerektiğini kamuoyuna saygılarımızla arz ediyoruz.
HUKUKÇULAR DERNEĞİ
TÜRK HUKUK ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI HUKUKÇULAR BİRLİĞİ
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ DERNEĞİ
HUKUKÇU HANIMLAR DERNEĞİ
DEMOKRAT HUKUKÇULAR DERNEĞİ
TÜM HUKUKÇULAR DERNEĞİ