Orta Afrika Cumhuriyeti, Afrika kıtasının ortasında bulunan bazı bölgelerinde kabileler tarafından yönetilen ve yeraltı kaynakları bakımından zengin bir Afrika ülkesidir. Ülkedeki, son donemde yaşanan insan hakları ihlalleri ve özellikle Müslümanlara karşı uygulanan işkence, katliam ve yerleşim alanlarından sürülmeleri gibi insan hakları ihlalleri Uluslararası Hukukçular Birliğinin, Orta Afrika Çalışma gurubu tarafından değerlendirilerek, bu rapor hazırlanmıştır.
1- Öncelikli olarak, Orta Afrika Cumhuriyeti, zengin elmas, altın, uranyum ve petrol yataklarına sahip bir ülkedir. Bu yeraltı zenginlikleri Müslümanların yoğunlukta olduğu bölgelerde bulunmaktadır. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Müslümanlar, Hristiyanlar ve Animist’ler yasamaktadır. Nüfusun % 75’i kayıt altına alınmış değil. Günümüzde Orta Afrika Cumhuriyetinde, siyasi olarak Fransızlar etkinlik göstermektedirler. Yine Fransızların bir şekilde bu durumdan istifade ederek, yeraltı kaynaklarının bulunduğu bölgede yaşayan Müslümanları göce zorlamaktadır.
2- Orta Afrika Cumhuriyeti bulunduğu bu topraklarda göçer topluluklar yaşamaktadır. Evvelinde, bu topraklara has bir kurulu devlet bulunmamaktadır. 1820 yılından 1875 yılına kadar Osmanlı Devletinin Sudan Vilayetinin toprakları Orta Afrika Cumhuriyetinin topraklarını da kapsamaktadır. Mısır Hidivi Mehmet Ali Paşa ve diğer Mısır Hıdivlerinin bölgede nüfuzu ve etkinliği bulunmaktadır. Fransızların orta ve batı Afrika’da sömürgeleştirme girişimleri neticesinde Orta Afrika Cumhuriyeti 1875 yılından sonra bu topraklar Fransız sömürgesi altına girmiştir. 1917 yılında 400 Aile Fransızlar tarafından katledilmiştir. Bu hadise “L’annee cut cut” kıp kıp yılı olarak anılmaktadır.
3- Müslümanlar zengin yeraltı madenlerinin bulunduğu bölgelerde yaşamaktadırlar. Ülke nüfusu 12 milyon olduğu tahmin edilmekte (kimi kaynaklar Orta Afrika Cumhuriyetinin 5 – 12 aralığında nüfusu olduğu söylenmektedir) olup 4 milyon kişi şehirlerde, 8 milyon kişi de kırsalda yaşamaktadır. Ülkede % 30 kadar Müslüman bulunmaktadır. Yine Müslümanların okuyanlarının çoğu okula başlarken adını değiştirerek eğitimine devam ediyor. Orta Afrika Cumhuriyetinin kuzey doğu kısmında Müslümanlar yaşamaktadır. Müslümanların bir kısmı da Nijerya kısmında yaşamaktadır. Orta Afrika Cumhuriyetinde yeraltı zenginlik kaynakları nedeniyle özellikle Fransızların tahriki ile Müslümanlar, Hristiyan ve Anemist kabileler tarafından soykırım, işkence ve katliamlara maruz kalmaktadırlar. Ayrıca Müslümanlar komşu ülkelere göce zorlamaktadır. Bir yandan da Hristiyan ve Anemist guruplar tarafından; “siz aslen Orta Afrikalı değilsiniz, geldiğiniz yere gidin, siz vatandaş değilsiniz demektedir.”
4- Müslümanlar bölgedeki Fransız mekteplerine çocuklarını göndermediği için memur yapılmadığı ve yurt dışına çıkmadıkları için büyük ölçüde resmi bir kimliğe sahip değildir. Resmi kimlik sahipleri ise Fransa’ya yakın kişiler ve daha çok da Hristiyanlardan oluşmaktadır.
5- Ülke gelinen noktada bölünme tehlikesi ile karsı karşıya bulunmaktadır. Ülkede etkin güç olan Fransızlar katliam, işkence ve tecavüz olaylarına seyirci kalmaktadır. Fransızlar Hristiyanların güvenliğini korumakta ve Hristiyan ve Anemist guruplarca Müslümanlara yapılan katliam, işkence ve tecavüzlere karşı hiçbir eylemde bulunmamaktadır. Afrika barış gücünde ise sadece Ruanda ve Burundi’den gelen sınırlı sayıda Müslüman asker dışında 3000 Fransız ve 6000 Afrika gücü bulunmaktadır. Fransızlar bölgeyi ülke olarak değil askeri bölge olarak görmektedir.
6- Orta Afrika Cumhuriyetinde 16 coğrafi bölgenin 8’inde Müslümanlar yaşamaktadır. Müslümanlarının sayısının 3 milyon, kimine göre 5 milyon, kimine göre de 10 milyon olduğu iddia edilmektedir. Resmi kayıtlara göre ise Müslümanların oranının toplam nüfusun % 10’u olduğu belirtilmektedir. Bölgede Müslümanların sürülmesi için, Sudan ve Uganda’lı olduğu iddiaları ile Hristiyan ve Anemist guruplarca göce zorlanmaktadır. Bu baskı ve şiddet olaylarında 79.000 Müslüman hayatını kaybetmiş ve birçok kişide göç etmek zorunda kalmıştır. Yerlerinden uzaklaştırılan insanlara da insani yardım ulaştırılamamaktadır. Göce tabi olan Orta Afrikalı Müslümanların kendilerini savunma imkanları da yoktur. Silahlı Hristiyan guruplarının saldırılarına maruz kalan hasta ve yaralılara gıda ve sağlık hizmeti de sunulamamaktadır.
7- Orta Afrika Cumhuriyetinde, Selaka hareketi 5000 kişi civarında olmasına karşın saldırıya uğrayan ve göçe zorlananların katılımı ile 25.000 kişilik bir güce ulaşmıştır. Bu gücün kontrol sorunu yaşanmaya başlamıştır. Anti-balaka gurupları (baltacı gurupları denen kontrol dışı Hristiyan ve Anemist guruplar) bu kontrol dışı gurupları bahane ederek tüm Müslümanlara saldırmışlardır. Her yerde yaşayan Müslümanların çocukları okula gidememektedir. Ticaretle uğraşan Müslümanlar ticaretini yapamamaktadır. Müslümanların yaşadığı bölgeler acık hapishane haline gelmiştir. Müslümanlardan kaç kişinin tutuklandığı, faili meçhul cinayet kurban gidenler bilinmemektedir. Bölgede bulunan 418 cami yıkılmıştır. Müslüman kadınlara tecavüz olayları yaşanmaktadır. Bazı kişilerin kimlikleri belirlenmemesi için cesetleri parçalanmakta ve yakılmaktadır. Kadınlar ve çocuklara işkence ve kotu muamele yapılmaktadır. Buna karşın hiçbir Hristiyan öldürülmemiş ve kotu muameleye maruz kalmamıştır. Batı basını cifte standartla hareket ederek Müslümanların 3.000 kişi civarından olduğu iddia edilerek olaylar gösterilmemektedir.
8- Gelinen noktada bu nokta itibariyle ülkenin bölünmesi ya da federatif bir yapıya dönüştürülmesi gündemdedir. Bölgedeki komşu ülkeler çatışmanın bitmesini istemektedirler. Çatışma komşu ülkelerde de güvenlik ve göç olaylarına sebep olmaktadır. Ancak ülkenin bölünmesi, yakın zamanda yaşanan Bosna savaşı, neticesinde Bosna ve Hersek Cumhuriyetinin yaşadığı sorunları hatırlatmaktadır. Yine, Filistin’de içinden çıkılmaz bir hal alan ve izole edilen ayrı bir toprak parçasında Müslümanların acık hedef haline getirilen toplu katliam ve soykırıma maruz kalmaları gibi endişeleri barındırmaktadır. Müslümanlara kalan kısımların, batının acık müdahalesine acık hale gelmesi sorunun geleceğe taşınması ve içinden çıkılamaz hale getireceğinden endişe edilmektedir.
9- Bölge de Fransa’nın gözetiminde kontrollü bunalım stratejisi uygulanmak suretiyle bölge çatışmaya itilmektedir. Böylelikle Müslümanların yaşadığı yeraltı zenginliklerinin fazlaca bulunduğu alanın kontrolü amaçlanmaktadır. Henüz çözüme donuk bir gelişme de bulunmamaktadır.
Sonuç
1- Bölgeye acil insani yardım ulaştırılması gerekmekte olup çatışma ve gocun acilen durdurulması gerekmektedir.
2- Uluslararası kamuoyunun harekete geçirilmesi, İslam Konferansı Örgütü, Arap Birliği ve Afrika Birliğinin harekete geçirilmesi ve bölgede bir İslam barış gücü oluşturulmalı ve uluslararası örgütlerin harekete geçirilmesi gerekmektedir.
3- Bölgede Fransa etkin bir şekilde faaliyet göstermektedir. Cin petrol araştırma izni almış durumdadır. Müslümanların yaşadığı bölge Afrika’nın tarım ve maden konusunda en zengin alanlarından biri durumundadır. Yeraltı kaynaklarının adil bir şekilde değerlendirilmesi ve sömürülmesinin önüne geçilmesi ve bölgede yaşayan insanların faydasına kullanılmasının sağlanması gerekmektedir.
4- Bölgede yaşanan olayların ve Müslümanların maruz kaldığı durumların yerinde yapılacak tespitlerle dünya kamuoyuna ve dünya basınına duyurulması gerekmektedir. Konunun Birleşmiş Milletler nezdinde girişimlerde bulunulması ve BM’nin gündemine taşınması için girişimde bulunulması gerekmektedir.
5- En önemli husus bölgede yaşayan Müslümanların bir temsil heyeti teşekkül ettirilerek girişimler bu heyet tarafından yapılmalıdır. Afrika’dan Türkiye’den ve Avrupa’dan bu heyete isimler eklenmelidir.
Raporu Hazırlayan Kurul;
Kurul Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Kavas
Kurul Başkan Yardımcısı
Prof. Dr. Zekeriya Kurşun
Raportör Üye
Av. Mehmet Sarı
Danışman Üyeler
Abdurrahman Dilipak
Av. Abdou Dangabo Moussa
İbrahim Osman
Komisyon Katılımcıları
Hasan Hüseyin Palan
Alişen Kaynar
Suat Uçarlı
İhsan Bermekoğlu
Melike Korkmaz
İsmail Koçbıyıkoğlu
Nurtane Arslan
Yusuf Aksar
Fahrettin Korkmaz
*Avrasya Hukuk Kurultayı Tebliğler Kitabı (3-7 Eylül 2014, Saraybosna)