Ülkelerin nasıl yönetileceğini ve kimlerin yöneteceğini o ülkenin halkları belirlemelidir. Bu husus siyasi, ekonomik, askerî cihet itibarıyla güçlü güçsüz her ülke için geçerli olmalıdır. Hiçbir ülke diğer ülkeye müdahil olmamalıdır. Bunun tek istisnası temel insan haklarının ihlalidir.
Arap Baharı’nın fitili; 2010 yılı Aralık ayında Tunuslu bir yasemin satıcısının ekonomik bunalmışlık ve rejimin baskı politikası sonucu kendisini yakması ile ateşlenmiş olsa da, ve bunun domino etkisi ile tüm Orta Doğu ülkelerinde halkın kıyamına yol açsa da, olayın ortak muharrik sebebi, Arap Baharı’nın kendisini gösterdiği bütün bu Orta Doğu ülkelerinin ortak özelliği olan, yönetimi ve yöneticileri ülkelerin kendi halklarının belirleyememesidir.
Tunus’ta başlayıp, Libya, Mısır, Suriye, Yemen ve Bahreyn’e sirayet eden Arap Baharı’nın başarısız olması için, krallıkla yönetilen bütün ülkeler ile, halklarının kendi yöneticilerini kendileri belirlediği takdirde çıkarlarının tehlikeye düşeceğini gören diğer bütün ülkeler, canla başla gayret göstermişlerdir. Yer yer bilfiil kıyam eden halkın bastırılması için, ya doğrudan ya da paramiliter vekil güçleri ile müdahale etmişler, gerek karadan gerek havadan her tür gelişmiş silahları ile, bombaları ile katliam yapmışlardır.
Modern çağın modern devletleri, halkına zulmeden kralların yanında yer alarak, kendi yarattıkları demokrasi, insan hakları gibi modern çağın modern kavramlarını önce kendileri mutlaklaştırmış, putlaştırmış, ve ardından ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna yarattıkları kendi putlarını kendileri yemişlerdir. Tunus’da da, Libya’da da, Mısır’da da, Yemen’de de, Bahreyn’de de ve en korkuncu SURİYE’de de olan budur.
En çok direnen Suriye halkı olduğu için, doğusu ile batısı ile, sair Arap devletleri ile dünya istikbarı halkına zulmeden adı Cumhuriyet de olsa, Suriye kralının katliamına destek olmuşlardır.
Geçen 10-15 gün içinde, on üç yıldır her türlü katliama, işkenceye maruz kalan, bir milyon şehit veren, halkının yarıdan fazlası sürgüne maruz kalan, tarihin kaydettiği en korkunç zulümlerden birini yaşayan Suriye halkı, yine tarihin ender kaydettiği muhteşem dirilişi ve muhteşem dönüşü gerçekleştirmiştir.
UHUB olarak, Suriye halkının yeniden dirilişini tebrik ediyor, kendilerine adaletten ayrılmayan, ülkelerindeki kavmî, mezhebi, fikrî farklılıklar arzeden bütün halklarının tamamını kucaklayan, aralarında ayrım yapmayan, insan haklarına saygılı, adil bir yönetim ve müreffeh bir ülke, müreffeh bir gelecek temenni ediyoruz.
Avukat Necati CEYLAN
Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri