12 Eylül 1980 darbesini şiddetle kınıyor ve tekrarına karşı herkesi teyakkuz hâlinde olmaya davet ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen geride bıraktığı acılar ilk günkü tazeliğini koruyor.
Tarihler 12 Eylül’ü gösterdiğinde, darbe planı, sabaha karşı uygulandı.
Anayasayı rafa kaldıran darbeciler, ardından TBMM’yi lağvettiler.
Ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildikten sonra sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki dernekleri kapattı.
Siyasi partilerin kapısına kilit vuran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’i Hamzakoy, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş’i ise Uzunada’ya sürgüne göndererek siyasi yasaklar getirdi.
İdamlar başladı. Kanunsuz uygulamalarına her gün yenisini ekleyen darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarına da imza attı.
Takvimler 9 Ekim 1980’i gösterdiğinde sol görüşlü Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.
Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren’e de idam cezası verildi. Eren’in idam hükmü, Yargıtay tarafından 2 kez bozulmasına rağmen Milli Güvenlik Konseyince onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980’de Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde infaz edildi.
Kenan Evren’in Eren için söylediği “Asmayalım da besleyelim mi?” ifadesi, darbecilerin insan hakları ihlali konusunda sınır tanımayacaklarının itirafı oldu.
Kanlı uygulamaların yanı sıra kanunların askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi hakkında idam talep edildi.
Hukukun askıya aldığı o günlerde, 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı ve 48 kişi hakkında idam kararı yerine getirildi.
Cezaevlerinde veya gözaltı merkezlerinde işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi öldü, 48 kişi (24 adi suçlu, 15 sol, 8 sağ, 1 ASALA militanı) idam edildi, 1.683.000 kişi ise fişlendi.
Onlarca gazeteci hakkında binlerce yıla varan hapis cezası istendi, 14 bin kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı, 30 bin kişi ise “sakıncalı” olduğu iddiasıyla işinden edildi.
Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı 12 Eylül’de, yaklaşık bin film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
Artık Türkiye’de darbe olmaz, kimse cesaret edemez rehavetine kapılmamalıyız. Birlik olarak haykırıyoruz; askerî vesayeti meşru gösteren eski Türkiye’yi çağrıştırıcı yaklaşımlardan şiddetle kaçınmalıyız.
Unutulan zulüm tekrarlanır, kuralınca 12 Eylül 1980 darbesi başta olmak üzere tüm darbeleri unutmamak, unutturmamak gerekir.
UHUB ULUSLARARASI HUKUKÇULAR BİRLİĞİ
Av. Necati CEYLAN – Genel Sekreter